18 Aralık 2014 Perşembe

LAYOUT 1 / ÇOKLU SÜTUN İLE SAYFA DÜZENİ (FİNAL PROJESİ)

Sevgili dostlar, aşağıdaki metni ve görselleri, belirlediğiniz bir grid sistemi üzerinden iki sütunluk metin alanı kullanarak yanyana iki sayfa (A4) üzerinde düzenleyin.

NOT: Sunum açık iki sayfa görünümünde olacak (yatay bir A3!).

M E T İ N //

Kulaklarınıza İnanamayacaksınız

Sevin Okyay

Ne denir ki? Zaten yıllardır diyecek hiçbir şey bulamıyoruz, kayıtların ölümsüzleştirdiği sesini yüreğimiz burkularak dinliyoruz. Güzel yüzün fotoğraflara miras kalmış, şarkı sözlerin de yüreklerimize. 

Yaygın kanaat buydu. Senin yaptığın ya da senin yaptıklarından derlenmiş albümlerin hepsi, benzer duygularla tavsiye edilmiştir: ‘Kulaklarınıza inanamayacaksınız.’ İnanmakta da hep zorluk çektik zaten. Jeff Buckley büyüsünün o ‘hüzünlü’, ‘meleksi’ seste mi, o sesin kullanılışında mı olduğu konusunda da rivayet muhteliftir. Yoksa şarkı sözü niyetine kabul ettiğimiz güzelim şiirlerinde mi? 
29 Mayıs’ta sana bir selam göndermeye hazırlanıyordum. Ne de olsa, sen Wolf River’ın sularına yürüdüğünden bu yana aradan tam 10 yıl geçmiş. Atlamışım, işe bak. Seninle ilgili içimde hep bir eylül duygusu olmuştur aslında. Belki de bu yüzden. Oysa Peyote’de toplananlar, 10’uncu yılın nedeniyle seni anmış da. Neyse ki albümün çıktı işte, ben de ayıbımı telafi edebiliyorum. ‘So Real: Songs from Jeff Buckley’ de, tıpkı diğerleri gibi, ‘kulaklarınıza inanamayacaksınız’ takdimini hak eden bir albüm. Daha önce yayımlanmamış iki şarkı, bir koleksiyon parçası, bildiğimiz şarkılar. Hepsi 73 dakika: Last Goodbye, Lover, You Should’ve Come Over, Forget Her, Eternal Life, Dream Brother, The Sky is a Landfill, Everybody Here Wants You, So Real, Mojo Pin, Vancouver, Je N’en Connais Pas La Fin, Grace, Hallelujah, I Know It’s Over... Bu albüm Jeff Buckley’ı tanımayan herhangi birinin eline geçerse, hemen ardından da ‘Grace’i ve ‘Live At Sin-e’yi dinlesin. Sonra da ‘Sketches...’ ile ‘Mystery White Boy’u. 
Aslında tek ‘gerçek’ albümün, tüm titizliğinle mükemmel hale getirdiğin ‘Grace’tir, hayranların için değerine paha biçilmez bir kayıttır. ‘Live At Sin-e’ de başka albümlerle kıyaslanmaz ama, topu topu dört parçadan oluşur. 
Yıldızlıkla hiç alışverişin olmasa da, New York avangard kulüplerinde bir yıldız gibi doğmuştun. Genç yaşta ölmüş kült şarkıcı Tim Buckley’in oğluydun, beklentiler ve mukayeseler söz konusuydu. Halbuki, duruşunuz benzese de müziğiniz benzemez hiç. Los Angeles’te bir süre müzik eğitimi görüp , bir süre de çaldıktan sonra New York’a geldin. Pek sevdiğimiz Captain Beefheart vasıtasıyla da tanıdığımız gitarist Gary Lucas’la birlikte, Gods & Monsters’ı oluşturdunuz. Kulüplerde, kafelerde çalmaya başladın. Çok geçmeden Columbia ile bir anlaşma yaptın, ‘Live At Sine’ çıktı, çok iyi karşılandı. Zaten eleştirmenlerin, dinleyicilerin ve meslektaşlarının beğendiği bir müzisyen olmuşsundur hep. Bir yıl sonraki ‘Grace’ ise, ondan bile iyiydi, aslında müthişti. Onun ardından, geçici olarak ‘My Sweetheart, the Drunk’ adı verilen bir sonraki albümüne malzeme toplamak için uzun bir ara verdin. 1997 baharının sonunda ise nihayet Memphis’te kayıt için çalışmaya başladın. 29 Mayıs gecesi bir arkadaşınla Mud Island Harbor’a gittiniz. Canın Mississippi’de yüzmek istedi, giysilerinle suya girdin, yürüdün, birkaç dakika sonra dalgaların arasında kayboldun. Kanında alkol yoktu, uyuşturucu yoktu, gitmiştin. Hepsi bu kadar. 

Ne denir ki? Zaten yıllardır diyecek hiçbir şey bulamıyoruz, kayıtların ölümsüzleştirdiği sesini yüreğimiz burkularak dinliyoruz. Güzel yüzün fotoğraflara miras kalmış, şarkı sözlerin de yüreklerimize. Senin ölümünün üçüncü yılında yazdığım yazıda, “Şarkılarındaysa hüzünle mucize hep yan yana duracak. Vaktiyle aramızda oluşunun saf güzelliği, bizi anmaya ve kutlamaya itiyor” demişim. Hâlâ öyle. “Ve adımı boğduklarını hissediyorum / Bilmesi ve bu öpücükle unutması öyle kolay ki / Gitmekten korkmuyorum ama çok, çok yavaş.” Evet, Jeff, ay, bulutlar seni uçurabilsin diye biraz daha kalmak istiyor; kapıdan bakınca, cenazede yas tutanlar üstüne yağan yağmuru görüyorsun ve “Ah sevgilim, gelmeliydin / Çünkü çok geç değil,” diyorsun; “Şimdi yolumda Ebedi Hayat var” da diyorsun. “Nefrete zaman yok, sadece sorulara var / Aşk nerede, mutluluk nerede, Hayat nedir, barış nedir?” 

G Ö R S E L L E R //





24 Kasım 2014 Pazartesi

BYT01 2014-2015 / "Müzik Dergisi"

Sevgili dostlar, bir müzik kültürü dergisi için logo, sayfa düzeni ve kapak çalışması yapacağız. 

Dergimiz belirli bir türe odaklanmayan, popüler müzik dergisi. Ancak dikkat popüler kültür değil, popüler müzik dergisi; bu bağlamda alternatif olarak adlandırılabilecek ancak müzik gündemi içerisinde kendine yer bulan türler de derginin konusu olabiliyor. Hedef kitlesini netleştirmek adına şunları söyleyebiliriz; bu derginin okurları yerli-yabancı konserleri takip eden, canlı müzik dinleyen, üniversite mezunu ya da öğrencisi ve aynı zamanda sadık birer Radyo Eksen, Joy FM, Zeplin, Virgin Radio dinleyicileri. 


Logo için fazla enerji harcamayın, doğru çalışan, kolay algılanan, yaratacağınız konsepte uygun bir tasarım yetecektir. Bunun dışında yapacağımız sayfa düzenleri ve kapak çalışmalarının detayları aşağıda. 


Derginin adı aşağıdaki seçeneklerden biri olacak; dilediğinizi seçebilirsiniz:

- STEREO
- GÜRÜLTÜ
- SHUFFLE

Projenin parçaları ise şöyle:

- İçindekiler (1 sayfa)
- Makale (Aşağıda göreceksiniz / 4-6 sayfa / sol sayfadan başlayacak!)
- Kapak (İki farklı sayı için)

ÖNEMLİ NOT: Tüm çalışma için kullanacağınız görselleri kendiniz bulacaksınız; görsel adeti ve kullanım şekli size kalmış. Çözünürlüğe dikkat!!


KULLANILACAK METİNLER:


----------------------------------------------------------
İçindekiler Sayfası:
----------------------------------------------------------

Derginin Künyesi (Herhangi bir süreli yayının künyesini kullanabilirsiniz)

• Lenny Kravitz: Yeni başlar gibi!
• KISA KISA
• YETENEK AVI
Wolfmother
• YENİ ÇIKAN ALBÜMLER
NATALIE IMBRUGLIA
SUGABABES
BREAKING BENJAMIN
• Ölmeden önce gidilmesi gereken festival: Sziget
• MANGA ödülü kaptı! Türk rock grubu Manga, MTV Avrupa Müzik Ödülleri töreninde "Avrupa'nın en iyi sanatçısı" seçildi.
• Benim Hikayem: Ayben Bu ayki konuğumuz Ayben; samimi bir dille çocukluğunu, ilk aşklarını ve okul hayatını bizlerle ile paylaştı.
• Bir Efsane: Mi Kubbesi 1997'de “Mi Kubbesi” adlı ilk albümünü çıkartan Nekropsi, 1998’deJimmy Page - Robert Plant konserinin konuk topluluğu oldu.
• KİTAP
''Kendimi Durduracak Değilim'' Uykusuz dergisinden tanıdığımız Fırat Budacı'yla dergide çıkan yazılarından derlediği ''Kendimi Durduracak Değilim'' adlı kitabının çıkması üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
• SAHAFTAN
Nektar-Boston Tapes 1970
Cem Karaca/Dervişan-Yoksulluk Kader Olamaz 1977
• MYSPACE ALEMİ
• HIFI BULMACA


----------------------------------------------------------

Makale Sayfası:
----------------------------------------------------------

ÖLMEK İÇİN ÇOK ERKEN, YAŞAMAK İÇİN ÇOK GEÇ
Egosantrikrapsody

Jeff Buckley kendisi de başka bir efsane olan Tim Buckley ile Mary Guibert’in oğlu olarak 17 kasım 1966’da yolunu şaşırıp bizim dünyamızı kısa bir süreliğine aydınlatmış,1997’de bir nehirin sularına gömülüp çekip gitmiştir. İlk gitarını 5 yaşında çalmaya başlamış. Baba Tim Buckley olunca yetenek kaçınılmaz oluyor tabi. Babası 27’ler kulübüne katılana kadar onun soyadını kullanmamış. Ondan sonra babasının soyadını kullanmaya başlayarak ilk albümü olan Grace’i  çıkarmış; bu onun hayattayken çıkardığı ilk ve tek albüm.
Benim kendisiyle tanışmam şöyle oldu; büyük bir Coldplay fanı olarak baktık gördük ki en sevdiğimiz Coldplay parçalarından Shiver Jeff Buckley’in Grace adlı parçasından esinlenilerek yazılmış. Biz de kimdir nedir bu Jeff Buckley derken şarkılarını dinlerken bulduk kendimizi. Uzun zaman hiç dinlememiştim. Bir gün yağmurlu bir günde okul dönüşü yorgunluğu ile kafamı cama yaslamışım, yani tüm romantik ambiyans tamam kulalıkta birden bu adam “Forget Her” diyor. Şarkı bitince ben bildiğiniz anime karakterleri gibi oldum. Gözlerim kocaman açıldı, yorgunluk falan kalmadı birden. Bir iki derken eve gidene kadar yaklaşık on kere Forget Her’i dinledim. Sözlerine de dikkat ettikçe nasıl bir kadının Buckley’e bu sözleri yazdırdığını düşündüm. Hatta biz bile düşündük, nasıl bu kadar acı çekebilir insan, bu sözler nasıl bir halet-i ruhiyeden çıkar diye kafamızı meşgul etti. Herhalde kendisi de bu şarkı ile birlikte toplu intiharlar görüleceğini anlamış olacak ki hiçbir albümüne koymamış, ölümünden sonra yayınlanmış.
Grace’i  dinleyip ciğerleri dağlanmayacak ademoğlu bilmiyorum ya da isyan etmeyecek; hele de şarkının ortalarına doğru artık coşan Jeff Buckley’in sesiyle. Önce sanki bir mutluluk başlıyor şarkıyla yani melodi sanki mutlu bir şarkı başlayacakmış etkisi yaratıyor ama o inleyen sesi duyunca anlıyorsun ki bu şarkı başka. Bir daha asla peşini bırakmıyor insanın.Sözleri de adam akıllı dinlenince nereye düştüm yahu ben diyor insan. Kendisi bu şarkı için “this is about another dream, its about not feeling so bad about your own mortality when you have true love” diyor canlı performansta; varın siz anlayın gerisini. Hele bir de tüm bunlar yetmiyormuş gibi şarkının klibi ve bir de canlı performansı var ki akıllara ziyan. Aşk acısı falan yaşıyorsanız şu sıralar yukardaki şarkıdan da uzak durun derim ben.
Hollywood sağolsun her bulduğu filme koymuştur şarkıyı ama etkisi her daim baki. Bir de onlarca coverı vardır bu şarkının. Pek sevilir, sayılır, tutulur. Sözlere bakmayın ama o tüm neşeli hava dağılabilir. Melodiye odaklanın siz. Zevk verir. Biri Jeff Buckley’in şarkıları için demişti “hayatın küçük ama etkili mutluluklarından” diye altına imzamı atarım ben de.
Sanmayın Buckley hep ağlak şarkılar yazıyor, insanın içini gam keder bağlatıyor; kendisinin rockçı olduğunu gösterdiği daha doğrusu, ben hep romantik, içli delikanlı olacak değilim, hele bir gitarımı elime alayım arkadan davul ritimleri de gelsin, sesim de eşlik etsin siz de ölüp bitin dediği şarkıları da vardır.
Buckley, çok değerli cover’lara da imza atmış. Örneğin Leonard Cohen bestesi olan “Hallelujah”ı bir söyleşi vardır insan bir huzurla dolar bir anda ve her yerde hallelujah diye dolaşmaya başlarsınız. Leonard Cohen’in gücüne gitmesin ama sanırım Buckley’in yorumu daha bir lezzetli. Bir de kendisinin de çok sevdiği bir Edith Piaf şarkısı olan “Je n’en connais pas la fin”i cover’lamıştır. Bu şarkıyı da türk filmlerinin sevinçli anlarında duymanız olasıdır. Yine Jeff abi şarkıyı söylerken yeteneğini konuşturmuş.
Buckley aynı zamanda sufi müzikle de yakından ilgileniyormuş. Zorlu geçen gençlik yıllarından sonra depresyondan “benim Elvis’im” diye bahsettiği önemli qawwali icracısı Nusret Fateh Ali Khan sayesinde kurtulduğunu söyler. Qawwali müziği, Pakistan ve Hindistan çevresinde peygamber ve arkadaşlarına naat, mersiye, methiye okuyanlara verilen admış. Buckley, Nusret Fateh Ali Khan’ın “Yeh Yo Halka Saroor Hai”yi yorumlamış. Şarkının sözlerini internittine bulabilirsiniz. Tavsiyem, tüm bu harika performansları görmek için Live At Sin-e’yi izleyin.
Son zamanlarda hayatı ile ilgili çekilecek filmde kim oynacak tartışmaları vardı. Herkes gibi benim de gönlümden geçen James Franco’ydu. Kardeşi olsa bu kadar benzemezdi herhalde. Söylendiğine göre James Franco hali hazırda filmler çektiği için yoğun olduğunu öne sürerek oynamak istememiş. Keşke olumlu bir cevap verseymiş demekten kendimi alamıyorum!
Çekilecek filmin adı “Greetings From Tim Buckley”. Jeff Buckley’i Gossip Girl denen dizide Dan’i oynayan -pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim- Penn Badgley oynayacakmış. Bir ara Alacakaranlık serilerinde oynayan Robert Pattinson tırtının oynayacağı söylentisinden sonra Penn Badgley’nin oynaması yüreğime su serpti. Film 2012’de vizyona girecek. Umarım aktör rolünün hakkını verir de biz hayal kırıklığına uğramadan ayrılırız filmden.
Sağlığında çıkardığı tek albüm olan Grace’in yanı sıra ölümünden sonra annesinin arkadaşlarının ve de plak şirketinin yardımıyla hazırlıklarının sürdürürken öldüğü Sketches For My Sweetheart The Drunk stüdyo albümü 1998’de çıktı. Bunun yanı sıra live konser performanslarını içeren dvdler, yeni şarkılar eklenerek çıkarılan albümleri de mevcut.
Bu bir makale değil de radyo programı olsaydı kapanışı Jeff Buckley ile ilgili bir şeyler bakarken keşfedip bayıldığım “Everebody Here Wants You” ile yapardım. Mümkünse yazıyı okuduktan sonra bu güzel şarkıyı sözlerini de bir yerlerden bulup bakarak dinleyin, tavsiye ederim. Esen kalın.


----------------------------------------------------------
Kolay gele!